Hemanjiyom en yaygın selim karaciğer tümörüdür. Kadınları erkeklerden daha sık etkiler, oran 6:1’dir. Her yaşta görülebilirler.
Çoğu belirti vermeyen kavernöz hemanjiomların 4 cm çapından büyük olanları karında ağrı yapabilir veya hissedilebilir kitleye neden olabilir. Ayrıca nadiren hemanjiomlar arteriyovenöz fistül gibi davranabilir; kardiyak hipertrofi ve konjestif kalp yetersizliğine neden olabilir.
Kesin tanı, sintigrafi, kontrastlı BT, MR veya anjiografi incelemeleri ile konulabilir. Bu nedenle biyopsi nadiren gerekir.
Çoğu selim seyirlidir ve spontan yırtıkları nadirdir. Bu nedenle çoğu karaciğer hemanjiomunda tedavi gerekmez. Bunun dışında belirti veren hemanjiomlar, lobektomi veya enükleasyon ile çıkarılmalıdır. Cerrahi açıdan uygun olmayan olgularda radyoterapi veya hepatik arter kateterizasyonu ile embolizasyon uygulanabilecek alternatif tedavi seçenekleridir.
Normal karaciğerden kaynağını alan hepatik adenomlar odak nokrasındaki anormallik veya kitle olarak ortaya çıkarlar. Hepatik adenomlar yüzde 90 oranında kadınlarda görülür. Kadınlarda sıklıkla 30-50 yaşlarında görülür. Görülme sıklığı giderek artmaktadır; doğum kontrol haplarının yaygın kullanımının bu artıştan sorumlu olduğu düşünülmektedir.
Hepatik adenomların 2/3’ü soliterdir, kalanı multipldir. Hastaların yaklaşık yarısı şikayet hissetmez. Belirti veren olguların çoğunda sağ üst kadran ağrısı veya akut karın boşluğu kanaması ve şok semptomları vardır.
Karaciğer MR, BT ve US incelemesi sorunun merkezinde kusur olduğunu gösterir. Aspirasyon biyopsisi güvenlidir, fakat kalın iğne biyopsisi kanama tehlikesi yüzünden risklidir.
Belirti veren hepatik adenomlar çıkarılmalıdır; akut kanamalı hastalarda bu cerrahi girişim hayat kurtarıcı olur. Bir kısmı wedge rezeksiyon ile çıkarılabilir, fakat derin yerleşimli veya büyük lezyonlar genellikle parsiyel hepatektomi gerektirirler. Hepatik adenomlar, oral kontraseptifler kesildiğinde gerileyebilirler. Radyoterapi ve kemoterapinin tedavide değeri yoktur.
Fokal nodüler hiperplazi, kötü huylu potansiyeli olmayan selim bir lezyondur. Kadınlarda iki kat daha sık görülmektedir. Ortalama görülme yaşı yaklaşık 40’tır, fakat her yaşta görülebilir. Makroskopik olarak, tümör iyi sınırlı, sert yapıda, genellikle 2-3 cm çapında subkapsüler kitledir. Semptomlu hastalarda lezyonlar, 4-7 cm çapında ve nadiren multipldir. Yüzde 80’i, soliterdir.
Fokal nodüler hiperplazisi olan hastaların çoğu belirti vermez. Belirti gösteren olgularda sağ üst kadranda ağrı, rahatsızlık hissi ve bazen de sağ üst kadranda kitle ile ortaya çıkmaktadır. Hepatik adenomların tersine bu lezyonlar nadiren büyür veya kanarlar, belirtisiz lezyonların doğal gidişi selimdir.
Semptomatik lezyonlar çıkarılmalıdır, asemptomatik (belirtisiz) olanlara müdahale edilmemelidir.
Sirotik olmayan, diffüz hepatosellüler bir patolojidir, multipl nodül ve aralarda hepatik atrofi alanları ile karakterizedir. Sıklıkla portal hipertansiyon ile birliktedir. Tedavi çoğu kez portal hipertansiyona yönelik olarak planlanır.
Bu grup içinde sık görülenler karaciğerin hepatosit ve intrahepatik safra kanallarının epitel hücrelerinden gelişen primer karaciğer kanserleridir. Primer karaciğer kanserlerinin yüzde 90’ını hepatosellüler karsinom (HCC), yüzde 10’unu ise kolanjiosellüler karsinom (CCC) oluşturur. Tüm dünyada HCC sıklığı yüksek olan tümördür. Çoğunlukla görülme yaşı batı ülkelerinde 50-60 yaşlar arasındadır, Asya ve Afrika’da ise daha genç olmaktadır. Erkeklerde kadınlara göre 4-9 kat daha sık görülmektedir. Kronik Hepatit B ve C virüsü (HBV ve HCV) infeksiyonu dünya çapında başlıca nedendir. HCC olgularının yüzde 80-90’ı sirotik karaciğer zemininde görülür. Karakteristik özelliği keskin sınırlı soliter kitle olmasıdır, sıklıkla küçük satellit nodüller bulunur. Metastazları HCC ile aynıdır. Genellikle tanı konulduğunda iyi sınırlıdır ve yüzde 50-75’i çıkarılabilir.
Karaciğerin primer habis tümörlerinden biri de epitelyal kaynaklı periferik safra kanallarının kanserleridir. Kolanjiosellüler karsinom (CCC) ve periferik kolanjiokarsinom… Genellikle kan yoluyla yayılır.
Karaciğerin dışında olan yayılım şu organlara olabilir: Akciğerler (yüzde 30-50), diyafragma (yüzde 10-15), kemikler (yüzde 5-20), sürrenal ve periton (yüzde 5-10). HCC’ların yüzde 60’ında tanı konduğunda ekstrahepatik metastaz mevcuttur. Tedavi edilmeyen hastalarda semptomların ortaya çıkmasından itibaren ortalama yaşam süresi yaklaşık 4 aydır.
Tablo 1: Okuda’nın prognostik klinik sınıflandırması
Okuda | 0 puan | 1 puan |
Karaciğer tutulumu | ≤ %50 | > % 50 |
Ascites | Yok | var |
Bilüribin düzeyi | ≤ 3 mg/dl | > 3 mg/dl |
Albümin düzeyi | > 3 g/dl | ≤ 3 g/dl |
Evre I: 0 puan | Evre II: 1-2 puan | Evre III: 3-4 puan |
Okuda Evre I’de ortalama yaşam süresi 11 ay, evre II’de 3 ay, evre III’de 1 aydır. Bir yıllık sağ kalım I. evrede yüzde 39 iken, II. evrede yüzde 3’tür. Başlıca ölüm nedenleri tümör zayıflaması ve karaciğer yetersizliğidir (yüzde 40-50).
HCC’da tanı genellikle zordur. Ancak en sık görülen semptomlar hastalığın ilerlemesi ile birlikte ortaya çıkmaktadırlar. Bunlar halsizlik, yorgunluk, iştahsızlık, üst karın ağrısı ve kilo kaybı olarak sayılabilir. Olguların 1/3’ünde belirgin sarılık görülür. Ayrıca HCC ile birlikte birçok kansere bağlı hormonal tablolar ortaya çıkabilir. Bunlar içinde en yaygın görüleni hipoglisemidir. Bunun dışında AFP, globulinler, haptoglobin, seruloplasmin, alfa1 antitripsin, khoriogonadotropin, khoriosomatotropin, ALP ve isoferritin gibi serum proteinlerinde anormallikler saptanabilir. Hastaların 1/3’ünde serum bilirubini yükselmiştir. Olguların diğer yüzde 25’inde serum alkali fosfatazı artmıştır, fakat bilirubin normaldir. HCC’lu hastaların yaklaşık yüzde 80’inin ve testis tümörlü bazı hastaların serumunda yüksek düzeyde bulunmaktadır.
Bilgisayarlı tomografi (BT), ultrasonografi (US) ve manyetik rezonans incelemeleri (MR) hastaların yüzde 80’inde karaciğerdeki lezyonu göstermektedir. MR hepatik venlere yayılmayı göstermenin en iyi yoludur. Hastaların çoğunda tanı, görüntüleme yöntemleri eşliğinde yapılan perkütan ince iğne aspirasyon biyopsisi ile konulabilir.
Cerrahi tedavi karaciğer kanserinin tek potansiyel iyileştirici tedavisidir. Çıkarma işlemine etki eden birçok faktör vardır. Tümörün evresi, lokal yayılım, genel durum, karaciğer fonksiyonlarının durumu… Rezeksiyon (kesme çıkarma) oranı kliniklere ve literatüre göre çok farklılıklar göstermektedir. Genellikle yüzde 6 ile 52 arasında değişmektedir. Rezeksiyonu etkileyen en önemli faktörlerden biri geride kalacak karaciğerin fonksiyonel durumudur. Ağır sirotik hastalarda rezeksiyon mümkün değildir, tümörün şartları iyiyse karaciğer transplantasyonu tartışılabilir.
Karaciğer rezeksiyon tekniğinin son 25 yıl içindeki gelişmeleri ameliyat ve hastane ölüm oranlarını yüzde 10-25’lerden yüzde 5’in altına düşürmüştür. Aynı şekilde ameliyat sonrası ölüm oranı da azalmıştır. Rezeksiyon için tümör karaciğere sınırlı olmalıdır; uzak metastaz, portal veya hepatik venlerde tromboz gelişmemiş olması önemlidir. Rezeksiyon sınırında tümör bulunmamalıdır. 3 odaktan fazla yerdeki lokalizasyon, damarlara invazyon, sirozdaki gibi kötü karaciğer fonksiyonları kötü prognozu gösterir.
Primer karaciğer karsinomunda transplantasyon endikasyonu tartışmalı, tümörün nüks potansiyelinden dolayı belli şartlarda geçerlidir.
Nonrezektabl habis karaciğer tümörlerinde tedavi: Sadece primer kanserlerde değil, aynı zamanda metastatik karaciğer tümörlerinde de rezeksiyon şansı çok yüksek değildir. Nonrezektabl kanserlerde rezeksiyon dışında başka çareler de bulunmalıdır. Kullanılan yöntemlerin bazıları sadece hafifletici-geçici amaçlı değildir. Bir kısmı ameliyat öncesinde ameliyatı kolaylaştırmak ve tümörü küçültmek amacıyla, bir kısmı da ameliyat sonrası dönemde tamamlayıcı olarak veya nükslerde uygulanmaktadırlar.
Karaciğerin metastatik-sekonder tümörleri, primer karaciğer kanserlerinden 20 kat kadar daha fazla görülürler. İki tip metastaz vardır. Kava tipi ve porta tipi… Kava tipinde (Örneğin kemik, meme, prostat ve böbrek kanserleri) metastaz yolu karaciğer atardamarıdır. Direkt tümörden veya akciğer filtresinde tutulduktan daha sonra gelebilirler (akciğer ve meme kanseri gibi). Bunlardan dolayı izole karaciğer metastazı daha azdır. Terminal dönemde daha çok ortaya çıkar. Porta tipinde gastrointestinal organ kanserlerinden metastaz söz konusudur ve yüksek orandadırlar. Çoğu ise izole metastazdır. Kolon, rektum ve pankreas kanserlerinde izole tutulum sık görülür.
Kolorektal metastazlarda CEA artışı, alkali fosfataz yüksekliği özellikle değerli takip parametreleridir. Özellikle izole kolorektal kanserlerdeki metastazların cerrahi tedavisiyle 5 yıllık yaşam beklentisi yüzde 28 ve 36’ya ulaşmıştır. Bronş, mide, pankreas kanserlerinin hepatik metastazlarında alınan sonuçlar kolorektal metastazlar kadar yüz güldürücü değildir. Prensip olarak genişletilmiş rezeksiyonlar yerine karaciğeri koruyucu girişimler (hemihepatektomi, anatomik segmentektomi, atipik rezeksiyon, wedge rezeksiyon gibi) tercih edilmelidir.