Süt bezlerini veya kanalları döşeyen hücrelerin genetik yapılarında bozulma olmasına ve kontrolsüz olarak çoğalmasına meme kanseri denir. Memedeki hücre yapılarının bozulma nedeni tam olarak bilinmese de bazı durumlarda riskin arttığı yapılan araştırmalarca kanıtlanmıştır. Yazımızda meme kanserinin bu risk faktörleriyle birlikte; belirtilerini, çeşitlerini ve tedavi yöntemlerini anlatacağız.
Farklı öngörümsel özellikleri nedeniyle meme kanserleri erken, lokal ileri ve metastatik olmak üzere üç büyük gruba ayrılmıştır.
Erken evre meme kanserlerinin büyük çoğunluğunda belirti memedeki kitledir. Diğer semptomlar meme başı akıntısı, meme başında çökme, çekilme ve kaşıntıdır. Kadınlar nadiren koltuk altındaki şişlik yakınması ile de başvurabilir.
Meme kanserleri en sık olarak üst dış kadranda (yüzde 45) görülür. Diğer kadranlarda görülme sıklığı sırasıyla santral (yüzde 25), üst iç (yüzde 15), alt dış (yüzde 10) ve alt iç (yüzde 5) şeklindedir.
Klinik muayenede sert, düzensiz sınırlı, ağrısız, mobil olmayan (ancak meme dokusu ile birlikte hareket ettirilebilir) kitle yoklanır. Erken evre meme kanserinde aksillada mobil ve birbirine yapışık olmayan lenf nodülleri yoklanabilir.
Günümüzde erken evre meme kanserinin primer tedavisi cerrahidir. Meme kanserinin cerrahi tedavisi meme ve koltuk altına yönelik yapılmaktadır. Memedeki tümörün çıkarılması amacıyla koruyucu meme cerrahisi (tümörektomi, geniş lokal eksizyon, lumpektomi, kadranektomi) veya mastektomi (cilt ile beraber tüm meme bezinin ve pektoral fasyanın çıkarılması) işlemi uygulanır. Mastektomi ile birlikte aksiller küraj işlemi de yapılır ise bu işlem modifiye radikal mastektomi diye adlandırılır. Yapılan ileriye yönelik çalışmalar radikal cerrahi rezeksiyonların uzun dönem sürvi sonuçlarını değiştirmediğini göstermiştir. Bu nedenle son yıllarda koruyucu meme cerrahisi daha çok tercih edilmektedir.
Koruyucu meme cerrahisi aşağıdaki durumlarda kabul gören bir yaklaşımdır:
Aşağıdaki durumlarda uygun cerrahi yaklaşım mastektomidir:
Lokal nüks oranlarını önemli derecede azalttığı için koruyucu meme cerrahisi sonrasında radyoterapi uygulanmaktadır.
Son zamanlardaki çalışmalar erken evre meme kanserli hastaların %70-80’inde aksiller lenf nodülü metastazı olmadığını göstermiştir. Bu nedenle SLN biyopsisi, gereksiz ALND yapılmasını önleyen bir yöntemdir. Sentinel lenf nodülü memeden drene olan ilk nodül veya nodüllerdir.
MKC ‘den sonra meme içerisinde nüks tespit edildiği zaman mastektomi yapılması standart tedavidir.
Erken, lokal ileri ve metastatik olmak üzere üç büyük gruba ayrılan meme kanserlerinin yaklaşık üçte biri lokal ileri evrede karşımıza çıkar.
Tanı sırasında kullanılabilir olan T3N1M0 dışındaki N2 tümörleri kapsayan Evre IIIA, T4 tümörleri içeren Evre IIIB ve N3 tümörlerin bulunduğu Evre IIIC bu grupta yer almaktadır. Neoadjuvant kemoterapi sonrası meme koruyucu cerrahi tedavi uygulanan büyük Evre IIA tümörler bu tanımın dışındadırlar.
Eğer hasta, tümör boyutu dışında diğer meme koruyucu tedavi kriterlerine uymakta ise büyük evre IIA, IIB ve T3N1M0 tümörlerde neoadjuvant tedavi sonrası meme koruyucu cerrahi tedavi seçeneği de kendisine belirtilmesi gereken bir zorunluluk haline gelmektedir.
Lokal ileri tümörler genellikle deri veya göğüs duvarına infiltrasyon bulguları ile ya da aynı taraf aksillada fiske lenf nodülleri ile ortaya çıkmaktadırlar.
Lokal ileri meme kanserleri içerisinde en hızlı seyirli ve olumsuz prognoza sahip tümörler enflamatuar karsinomlardır.
Genellikle neoadjuvant kemoterapi kombinasyonunun sonrasında cerrahi tedaviyi takiben adjuvant kemoterapi, radyoterapi ve reseptör durumuna göre endokrin tedavi yaygın olarak kullanılan sıralamayı oluşturmaktadır.
Meme kanserinde en sık görülen uzak metastazlar sırasıyla kemik, akciğer, beyin, karaciğer ve böbreküstü bezi metastazlarıdır. Nadir olarak gastrointestinal sistem metastazlarına da rastlanmaktadır.
Akciğer, kemikten sonra meme kanserinin en sık metastaz yaptığı organdır. Meme kanseri metastazlarının yüzde 17’si akciğer metastazlarıdır.
Akciğer metastazlarının cerrahi rezeksiyonu standart uygulama değildir. Ancak primer tümörün lokal kontrolünün sağlandığı sınırlı akciğer metastazının söz konusu olduğu seçilmiş olgularda gündeme gelir.
Meme kanserli hastalarda en önemli sorunlardan birisi de malign plöral efüzyondur.
Bunlardan başka, perikard metastazları perikard efüzyonuna ve buna bağlı kalp tamponadına neden olabilirler.
Meme kanseri, akciğer kanserinden sonra beyne en sık metastaz yapan ikinci kanser türüdür. Primer tümör tanısını izleyen 3 yıl içinde meme kanserlerinin yüzde 10-25’i beyne metastaz yapmaktadır. Cerrahi tedavi için en uygun olanı soliter metastazdır.
Parankimal, leptomeningeal ve spinal metastazların tanısında altın standart “Gadolinium-enhanced” manyetik rezonans incelemesidir. Tanıyı kesinleştirmek için en uygun yöntem ise stereotaktik iğne biyopsisidir.
Cerrahi tedavi uygulansa da 1 yıllık sağ kalım %45’i, 2 yıllık sağ kalım ’yi aşmamaktadır.
Meme kanseri hastasında karaciğer metastazının varlığı genellikle geniş yayılımın göstergesi olup kötü prognoz işaretidir. Ortama sağ kalım süresi 4-12 ayla sınırlıdır.
Cerrahi tedavi endikasyonu tartışmalı olmakla birlikte en uygun adaylar karaciğer dışında metastazı bulunmayan ve tek lezyonu olan hastalardır.
Adrenal (sürrenal) glandlar akciğer, karaciğer ve kemiklerden sonra 4. sıklıkta metastaza maruz kalan organlardır. Buraya en çok metastaz yapan kanserler ise akciğer ve meme kanserleridir.
Metastaz tarama amacıyla kullanılan PET (positron emission tomography) % 95-100 hassasiyetle bu lezyonları ortaya koymaktadır.
2007 istatistiklerine göre meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanser türüdür. Tüm kanserlerin yüzde 26’sını oluşturur. Akciğer kanserinden (yüzde 26) sonra kansere bağlı ölümlerde ikinci sırayı meme kanseri (yüzde 15) alır. Meme kanserinde birçok risk faktörü olmasına rağmen meme kanseri gelişen kadınların yüzde 70’inde hiçbir risk faktörü bulunmamaktadır.
Meme kanseri gebelik döneminde görülen kanserler arasında sıklık ve ölüm oranı açısından ilk sırada yer alır. Görülme sıklığı yüzde 0.2-3.8 arasında olup ortalama her 3000 gebelikte bir ortaya çıkmaktadır. Ortalama görülme yaşı 32-38’dir.
Klinik olarak şüpheli kitlelere ince iğne aspirasyon biyopsisi (İİAB) yapılmalıdır. Evre I-II’de kemik sintigrafisi gebelik sonuna kadar ertelenebilir.
Gebelikle ilişkili meme kanserlerinin cerrahi tedavisinde seçkin yöntem modifiye radikal mastektomidir. Radyoterapinin gebelik süresince fetüs için zararları vardır. Meme koruyucu cerrahi ikinci trimester sonu ve sonrasına; radyoterapi ise doğum sonrasına bırakılarak yapılabilir. Hormon tedavisi, tamoksifen ve aromatoz inhibitörlerinin fetüse potansiyel yan etkilerinden dolayı doğum sonrasına kadar geciktirilmelidir.
Tüm meme kanserlerinin yüzde 1’inden azını erkek meme kanseri oluşturur. Kadınlardan 5-8 yaş daha geç tanı konulur. 5-93 yaş arasında görülmesine rağmen, ortalama görülme yaşı 60-65 yaş arası olarak tespit edilmiştir.
Erkekteki meme kanserlerinin yüzde 40 kadarı jinekomasti ile birlikte bulunur.
Erkek meme kanserlerinin genel tedavi prensipleri kadındaki ile aynıdır. Meme ve aksillaya (koltukaltı) lokalize hastalıkta yapılacak ameliyat modifiye radikal mastektomidir. Metastatik hastalıkta orşiektomi, adrenalektomi ve hipofizektomi gibi ablativ hormonal tedaviler yapılabilmektedir.
Lobuler karsinoma in situ’da, BRCA 1-2 taşıyıcılarında, meme kanseri gelişme riski yüksek olan hastalarda yapılabilen proflaktik mastektomide meme kanseri riskini tam olarak ortadan kaldırılmasa da meme kanseri görülme oranını yüzde 85-90 azaltabilir. Bilateral meme kanserinin tedavi prensipleri tek taraflı meme kanseri ile aynıdır. Meme koruyucu cerrahi, uygun hastalarda uygulanabilir.
Paget hastalığı, memenin duktal sisteminin herhangi bir yerinde gelişen intraduktal karsinomun meme başı ve areolayı infiltre etmesi sonucu ortaya çıkan meme hastalığıdır. En sık görülme yaşı 55-60 arasıdır. Genellikle tek taraflıdır. Paget hastalığında çoğunlukla egzamaya benzer bir şekilde ülserasyon gösteren meme başı görünümü olur. Meme başı areola değişiklikleri bulunan bir hastada kesin tanı için meme başı ve areoladan tam kat biyopsi yapılır.
Cerrahi tedavi seçiminde genellikle mastektomi tercih edilmekle birlikte uygun vakalarda meme koruyucu cerrahi uygulanabilir.
İnlamatuar meme karsinomu memenin kırmızı, sıcak, ödematöz bir hal aldığı mastiti taklit eden klinik bir tanımdır. (Mastit, süt kanallarının tıkanmasından kaynaklı ve genellikle enfeksiyonla seyreden meme inflamasyonudur.) Üç yıllık prognozu yüzde 30-40 olan, lokal ileri bir meme tümörüdür. Evrelemede inflamatuar meme kanseri T4 olarak evrelendirilir. Neoadjuvan kemoterapi tümör çapını küçültür ve nüks riskini azaltır. Ardından uygun hastalarda modifiye radikal mastektomi uygulanır. Sonrasında adjuvan kemoterapi ve radyoterapi yapılarak tedavi tamamlanır.
Duktal Karsinoma İn Situ (noninvaziv, noninfiltran veya intraduktal karsinom) duktus sistemin içinde sınırlı kalmış, invazyon göstermeyen malign hücre proliferasyonunu ifade etmektedir.
50 yaş civarındaki kadınlarda görülür. Hastaların yüzde 70’i postmenopozal dönemdedir.
DKİS tedavisinde kullanılan cerrahi yöntemler mastektomi ve meme koruyucu cerrahidir.
Hastalığın yaygınlığı (boyut), rezeksiyon sınırı (+ veya -) ve lezyonun gradı lokal kontroüu etkileyen öngörümsel faktörlerdir.
Resim: LKIS
LKİS hemen daima 35-55 yaşları arasındaki premenopozal ve hormon replasman tedavisi gören postmenopozal kadınlarda bulunur.
LKİS sonrası invaziv kanser gelişme sıklığı yüzde 4-35 arasında değişmektedir.
LKİS tanısı konmuş ve hastalıklarının kanser değil de bir risk faktörü oluğunu bilmelerine rağmen bazı kadınlar için kanser olma tehdidi altında yaşamak ve daha sonra kanser olabileceği gerçeğini bilmek katlanılamaz bir durum olduğu için rekonstrüksiyonlu veya rekonstüksiyonsuz mastektomiyi tercih etmelerine neden olur. Oysa mastektomi tedavi edici değil önleyici bir tedavi işlemidir. Seçilirse her iki meme eşit risk altında olduğu için bilateral (iki taraflı) yapılmalıdır.