Özofagus gövdesinde peristaltizm kaybı ve yutmaya yanıt olarak AÖS’in yeterince gevşeyememesine bağlı işlevsel tıkanma ile özellenir. Cins oranı eşit olup en sık 20-50 yaşları arasında rastlanır.
Hem sıvı hem de katı besinle oluşan ilerleyici disfaji oluşturur. Disfajinin paradoksal niteliği(katı besinlerin sıvılara kıyasla daha kolay yutulması) olguların %30-40’ında rastlanır. Akalazyada başlıca üç evre ayırt edilir: I.EVRE-Tıkanma, ağrı belirgin olup özofagus 4 cm den küçüktür; II.EVRE-Yutmayı kolaylaştıran etkenler yardımıyla belirtiler hafifler ve mideye besin geçebilir; III.EVRE-Dengelenemeyen bu evrede özofagus 6 cm’den büyük, sigmoid akalazya görünümündedir.
Özofagografide özofagusta erken evrede fusiform, orta evrede şişe, geç evrede sigmoid görünümde genişleme, “kuş gagası, huni, fare kuyruğu, turp, mermi” görünümünde daralan sonlanım, eşlik eden epifrenik veya mid-özofageal divertikül gözlenebilir (Resim1).
Psödoakalazya ayırıcı tanısı için endoskopik biopsi, EUS, BT gerekebilir.
FARMAKOLOJİK TEDAVİ: Akalazya tedavisinde uzun etkili nitratlar ve kalsiyum kanal blokerleri en sık kullanılan ilaçlardır.
PNÖMATİK DİLATASYON: PD’nun amacı AÖS’e ait kas liflerini 300psi’lik basınçlı balon dilatasyonu ile kopartarak AÖS dinlenme basıncını düşürmektir.
Akalazyanın cerrahi tedavisinde benimsenmiş yöntemini, açık veya kapalı (abdominal median, sol torakal, laparoskopik, torakoskopik) yaklaşımla uygulanabilen Heller myotomisi + parsiyel fundoplikasyon (Dor tipi 180 derecelik ön hemifundoplikasyon (Resim 2) veya Toupet tipi 270 derecelik arka parsiyel fundoplikasyon) oluşturmaktadır.
Özofagusun düz kastan yapılı üçte iki distal bölümünde herhangi bir organik lezyon olmaksızın oluşan yüksek genlikli, eşzamanlı, aralıklı, eşgüdümsüz, itici olmayan kasılmalardır.
HAÖS, ortalama bazal AÖS basıncı >45mmHg, AÖS gevşeme oranı >%75 olan, normal peristaltizm gösteren, göğüs ağrısı ve disfajiye yol açabilen heterojen birincil devinim bozukluğudur.
FÖ, göğüs ağrısı ve disfajiye yol açabilen, yüksek genlikli, hipertansif kasılmalar ile özellenen, distal özofagus manometrisinde ortalama peristaltik basıncın >180mmHg olarak bulunduğu bir sendromdur. Bazı hastalarda sözkonusu basınç 400mmHg’nin üzerine çıktığı gözlemlenmiştir.
ZD, C5-C6 düzeyinde alt farinks arka orta çizgisinde M.constrictor pharyngeus inferior’un alt demetini oluşturan tirofaringeus kasının eğik lifleri ile M. Cricopharyngeus’un (Üst özofageal sfinkter) yatay lifleri arasında kalan üçgenimsi Killian aralığı olarak anılan zayıf alandan mukoza/submukoza katmanlarının fıtıklaşmasıyla oluşan itilme tipi yalancı divertiküldür.
ZD’nün gelişimi üç evreli olup I.evrede: minimal, ancak görülebilen divertikül saptanır; II.evrede: divertikül açıkça görülebilen büyüklüğe erişmiştir; III. Evrede ise farinksin konumunu değiştirerek özofagus lumenini üst-yana iten sonuçta farinks-özofagus eksenini bozan büyüklükte divertikül gelişmiştir.
ZD tanısına en sık olarak baryum özofagografisiyle ulaşılır.
ZD olgularında seçkin tedavi yöntemini krikofaringeal myotomi ile birlikte stapler veya dikiş ile kapatılan divertikülektomi oluşturur .
A) Mid-özofageal çekilme divertikülleri
Granülomatöz hastalıklardan en sık tuberküloza bağlı olarak gelişir.
Komplikasyonsuz MÖÇD lerinin tedavisi medikaldir.
B) Mid-özofageal itilme divertikülleri
MÖİD’leri, büyük oranda güçlü akalazya, diffüz özofageal spazm, hipertrofik AÖS, findıkkıran özofagus gibi spastik devinim bozuklukluklarında yüksek genlikle kasılmaların yarattığı yükselen lumen içi basıncın itme gücüyle meydana gelirler.
Belirtili tüm hastalar ayrıca belirtisiz ancak 5 cm den büyük, boşalamayan MÖİD olan hastalar- aspirasyon tehlikesi nedeniyle- cerrahi girişim adayıdırlar.
ED’ler torasik özofagusun üçte bir distal bölümünde (distal 10 cm) sağ yanda diafragmaya yandaş olarak konumlanır. İtilme düzeneğiyle oluşan ED’ne distal özofagusun müsküler hipertrofisi, akalazya (%40), diffüz özofageal spazm (%25) ve diğer birincil bozukluklara bağlı intraluminal basınç artışı eşlik eder. Bazı olgularda ED’ler eşlik eden kayma tipi hiatus fıtığı ve GÖRH ile ilişkilidir.
Genelleşmiş SD, sistemik işlevsel bozukluklar, deri ve yüzde değişimler ile özellenen süregen bir bağ dokusu hastalığıdır.
SD’da en sık yakınılan sindirimsel belirtileri retrosternal yanma (%35-85) ve disfaji (%50- 85) oluşturur.